Sana da “YAPAMAZSIN” diyecekler!
Çok iyi hatırlıyorum da, liseyi bitirdikten sonra birçok genç gibi ben de Türkiye’den gitme hayallerine kapıldım. Tüm çevrem bana “o kadar kolay değil o işler, yapamazsın” diyerek oldukça motive edici konuşmalarda bulundu.
Ve sonuç: Üniversiteyi yurtdışında okuyarak bana yapamazsın diyenleri HAKLI ÇIKARTMADIM!
Henüz 19 yaşımda Avrupa’da web tasarım işleri yaparak, yaşıtlarım parti ve eğlenceler arası koşuştururken, ben geleceğim için savaşıyordum. Ne tesadüf ki bana yine “Avrupa’da bu işler tutmaz, yapamazsın” diyen onlarca arkadaşıma rağmen pes etmedim. 208 Savaşmadan Ölmek Yok 2 yılın sonunda 130 müşteri ve orta halli bir ev parası kazanarak Türkiye’ye döndüm.
Ve sonuç: Avrupa’da birçok şirket ile sıkı bağlar kurup kendimi tanıtarak bana yapamazsın diyenleri HAKLI ÇIKARTMADIM!
Türkiye’de Üniversite Sınavına girip tekrar lisans okumaya karar verdim. Akrabalarım dahil herkes “Türkiye’de eğitim sistemi berbat, Avrupa’daki gibi değil, burada yapamazsın” şeklinde son derece destekleyici bir tavırla beni teşvik ettiler.
Ve Sonuç: Sayısal alanında Türkiye’de 8200’üncü olup ikinci üniversitemi Ankara’da kendi evine sahip bir öğrenci olarak okuyarak bana yapamazsın diyenleri HAKLI ÇIKARTMADIM!
Ankara’da okulu bitirmeden İstanbul’a dönüp Avrupa’da yaptığım tasarım işini Türkiye’de yapmaya karar verdim. “Avrupa’da tuttu ama Türkiye’de tutmaz, burada ticaret zordur yapamazsın” diyerek beni yine Ankara’da okula devam etmeye yönelten cümlelerle önüme geçenler oldu.
Ve Sonuç: Türkiye’de kendi işimi yapıp birçok firmaya destek verip profesyonel bir tasarımcı ünvanı alıp, bana yapamazsın diyenleri HAKLI ÇIKARTMADIM!
Artık hayatımı tamamen değiştirip başka işler yapmaya karar verdiğim bir dönemde karşıma daha önce hiç duymadığım bir sektör çıktı. (Network Marketing) Bu işe girip başarılı olmak istediğimi söylediğimde tüm çevrem “mühendis adamın ne işi var bu tarz şeylerle, ayrıca bu işlerden para kazanılmaz, yapamazsın” diyerek ciddi tepkiler gösterdiler. Tasarım yapmaya geri dönmemi önerdiler. Cihan Tuna Arslan 209
Ve Sonuç: 8 ayda Türkiye’de ilk 100’e girip bana yapamazsın diyenleri HAKLI ÇIKARTMADIM!
Çalıştığım Network Marketing firması bir ödül promosyon açıklayarak kazananları 1 haftalığına Paris’e götüreceğini açıkladı. Ben de birkaç sevdiğim dostum ile birlikte bu seyahati kazanıp arkadaşlarımla Paris’e gitmek istediğimi söyledim. Birlikte gitmeyi hayal ettiğim arkadaşlarım dahi bana “bu kadar kısa sürede bunu kazanamazsın, hiç uğraşma yapamazsın” diyerek beni hayal kırıklığından korumak istediler.
Ve Sonuç: 10 gün kala seyahati kazanıp, Paris’e tek başıma gidip, bana yapamazsın diyenleri HAKLI ÇIKARTMADIM!
Henüz 1 yıl geçmişken daha büyük ve dünya çapında bir Network Marketing firmasının Türkiye liderlerinden biri tarafından aldığım davet neticesinde, şirket değiştirmek istediğimi yakınlarımla paylaşınca, “şu anki hazır ekibini bırakıp gitmek hata olur, hem o firma zordur orada yapamazsın” şeklinde özgüven artıran destek cümleleri duydum.
Ve Sonuç: İlk 21 günde 5’inci kariyere, 3’üncü ayda ise 7’nci kariyere ulaşıp, bana yapamazsın diyenleri HAKLI ÇIKARTMADIM!
Peki ya Onları Dinleseydim?
Her ne adım atmak istesem mutlaka biri önüme geçip beni “korumaya çalıştı”. Benim zarar görmemi istemedikleri için bana engel olmaya ve daha küçük adımlar atmamı sağlamaya çalıştılar. Her bir yeni girişim deneyimimde bir öncekine “OLMAZ” diyenler beni bir öncekine geri dönmeye teşvik ettiler. Yenilik ve değişim karşıtlığının genlerimize bu denli işlemiş olması, ülke olarak neden aynı yerde saydığımızın da bir göstergesi olabilir mi diye düşünmekten kendimi alamıyorum!
Eğer bana yapamazsın diyenleri dinlemiş olsaydım, şu anda onlarla aynı hayatı yaşıyor olabilirdim. Sabah işe git, akşam gel. TV izle, düşünme üretme yaratma. Sadece nefes al. Ünlü bir yazarın çok etkileyici sözünü hatırlatmak isterim; “Kimileri yaşar, kimileri sadece nefes alır!” Ben yaşayanlardan olmak istiyorum! Ya sen?
Buradaki anahtar kelime “mücadele ruhu”. Evet seni durdurmak ve önüne geçmek isteyenler olacak. Sana yardımcı olmak istiyor gibi görünebilirler. Ancak sen içinden gelen sesi dinle. Yapmak istediklerini yap, olmak istediğin kişi ol…
Bu coğrafyanın insanları olarak savaşmamız gereken çok şey var. Ailemiz ve toplum bunların başında. Kitap boyunca bu konuya değindim. Ancak öncelikli olarak savaşacağımız şeyin korkularımız ve şüphelerimiz olduğunu hatırlatmak isterim. Kısacık bir hayatın var, onu da korkarak yaşama. Rahat ol, dünya senin!
Unutma; Bu ülkede herkes her konuda uzman, her şeyi çok iyi biliyor. Ve herkesin mutlaka başkasına verecek bir aklı var!
Ancak asıl soru şu olmalı;
Sana akıl veren kişi, kendi aklı ile hayatta nereye gelmiş?
Uzmanlar diyarında bir ömür.
Şöyle bir etrafa bak;
Herkes her konuda bilgili, ancak kimsenin bir başarısı yok!
Herkes çok çalışıyor, ancak kimsenin parası yok!
Herkes yoğun, ancak kimsenin özenilecek bir hayatı yok!
1914-1918 yılları arasında Birinci Dünya Savaşı’na katılan ülkelerde taş taş üstünde kalmamış, ekonomik ve coğrafi altyapı paramparça olmuş, neredeyse hayat durmuş ve açlık her yerde öncelikli sorun haline gelmiş durumdaydı. Aradan geçen 100 senede savaşın yenik düşenlerine bakıyoruz ve şu anda hepsi dünya devi ülkeler. Ekonomileriyle ve Teknolojileriyle. “BİZ HARİÇ!”
İkinci Dünya Savaşı’na bakınca da durum farksız. Birincisine göre çok daha büyük yıkım ve kayıplarla sonuçlanan 1939-1945 arasındaki savaştan yenik çıkan Almanya ve Japonya gibi ülkeler şu anda dünyanın en gelişmiş ekonomilerine sahipler. Türkiye bu savaşa girmediği halde son 90 yıldır ekonomik büyüklük sıralamasında aynı yerde.
Dünya savaşlarının haricindeki bölgesel savaşlara bakınca da durum farksız. Mesela Kore Savaşı. Türkiye’nin 60 küsür sene önce asker göndererek destek olduğu Güney Kore, savaş sonrası perişan haldeydi. Şu anda ise LG, SAMSUNG, HYUNDAI gibi dev markaları üretip dünyaya satıyorlar. “BİZ DE ALIYORUZ!”
Peki ya nasıl oluyor da 60 küsür sene önce açlıkla boğuşan Güney Kore, bugün Türkiye’nin 2 katı GSMH ile dünyanın en büyük 11’inci ekonomisi ve gelişmişlik endeksinde ilk 10’da?
Aslında soruyu düzeltip kendimizi faydanın içine alacak şekilde sormamız lazım;
Biz neden yerimizde sayıyoruz? Ya da biz nasıl gelişebiliriz?
Sadece ekonomik bir gelişmeden bahsetmiyorum. Buradaki asıl konu insani gelişme. Kendi başarımızdan çok başkalarının başarısızlığına odaklandığımızda başımıza neler geleceği belli…
100 yıldır aynı yerde saymak?
Bazı davranış biçimlerimizi değiştirip bazılarından tamamen kurtulmamız gerekiyor.
Eleştiri, dedikodu, hakaret, saldırganlık, kendini diğerlerinden üstün görme savaşı…
Kitabın ilk bölümlerinde bu konulara zaten değindiğim için kapanışta tekrar aynı konuyu gündeme getirmek istemiyorum. Ancak bazı önemli kaynakların bu konudaki görüşlerini de paylaşmakta fayda görüyorum… “Komşunun kızı şu herifle gezerken görülmüş, duydun mu?” anlayışından “Komşunun kızı üniversitede çok iyi bir bölümü kazanmış duydun mu?” anlayışına geçtiğimizde ülke olarak rahatlayacağız. Ayıplamaya ve eleştirmeye odaklı bakışımızı, taktir etmeye ve yüceltmeye doğru çevirdiğimizde hiç umulmadık insanların umulmadık başarılar elde edeceklerini biraz önce bahsettiğim büyük savaşlardan yenik çıktıkları halde dünya devi olan ülkelerin gelişmişliklerinden görebiliyoruz.
Ne düşünürsen başına o gelir… O yüzden dedikodu yapmayı ve eleştirmeyi bırak, olumsuz konuşma, çeneni kapat ve güzel şeyler düşlemeye başla!
Zihninizden ne geçiriyorsanız, onu çekersiniz. (The Secret)
Olduğumuz her şey düşüncelerimizin sonucudur. (Buddha)
İnsanın zihni neyi tasarlayabilirse, ona ulaşabilir. (W.Clement Stone)
Düşlemek her şeydir. Yaşamın gelen çekimlerinin ön izlemesidir.
(Albert Einstein) Biz herkesin kaderini kendi yaptıklarına/istediklerine bağlı kıldık. (İsra Suresi, 13)
Bundan 10 yıl kadar önce Üniversitede hayallerimi paylaştığım bir grup arkadaşım tarafından alay konusu olmuştum. Biraz kalbim ve gururum kırıldı tabii ki.
Bir hocam bana hırs vermek için; “Kill them with your success” demişti.
Yani “Onları başarıların ile öldür”
Bugünün en güzel yanı 10 yıl önce sana yapamazsın denilen şeyleri yapmış olmanın verdiği haklı gurur ve mutluluktur 🙂
Hayallerin ile dalga geçenleri asla unutma, ve onları başarıların ile öldür!
8 yılda 52 ülke, 500 küsür şehir gezdim.
Çocukluğumdan beri #sıradışı bir hayat# hayal ettim.
Ve hayallerime 30 yaşımdan önce bir bir kavuştum.
Şimdi başkalarının hayallerine kavuşmasına yardımcı olma zamanı!
Bu yolculuğa ilk başladığım günü hatırlıyorum, bana da “yapamazsın” demişlerdi.
Şimdi ben onlara sesleniyorum;
“SEN DE YAPABİLİRSİN!”
Ve dünya lideri bir kahramanın sözleri ile bitirmek istiyorum;
“Zafer, onu en çok isteyenindir. Başarı ise başaracağım diye başlayarak, sonunda başardım diyebilenindir!”
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
SANA “YAPAMAZSIN” DİYENLERİ ASLA HAKLI ÇIKARTMA!
#SavaşmadanÖlmekYok Kitabından Alıntıdır.